“ANNELER GÜNÜ” DEĞİL “ANNELİK GÜNÜ” KUTLANSIN

Bugün “anneler günü”, birçok ülkede anneler hatırlanıyor,  gönüllerini hoş etmek için kutlama sözcükleri ve hediyeler sunuluyor. Haziran’da da “babalar günü” için aynı davranışlar söz konusu. Peki, “anneler günü” yerine “annelik  günü”,  “babalar günü” yerine “babalık günü” kutlansaydı daha iyi olmaz mıydı? “Annelik günü”nde anneliğe özgü duygular, “babalık günü”nde ise babalara özgü duygular hatırlanıp, bu duygular yaşatılsaydı.
 

Anneler sonsuz şefkat, bağışlayıcılık ve merhamet duyguları ile özdeştirler. Onları baş tacı etmemizin nedeni; koşulsuz sevgileri ve ufak tefek suçlarımızı her zaman görmezden gelmeleri değil midir? Babalarımız ise koruyuculuk, sahip çıkma ve destekleme anlamında eşsizler. Babam sağ olsun derken içimiz nasıl güvençle dolar, babamızı kaybettiğimizde sırtımızı dayadığımız duvar yıkılmış ve altında kalmış gibi hissederiz.
 

Aslında hem “anneler günü” hem “babalar günü” içi sizi, dışı bizi yakan günlerdir. “Anneler günü”nde de “babalar günü”nde de birçok kişi kaybettiği evladı için ağlar, çocuğu sağ olan ancak yanında olmayanların ise gönlünde kocaman boşluk oluşur, bir çok evlat gerçekten anne-babaya sevgi ve saygısını sunmak için değil de görev yerine gelsin anlayışı ile hediye alır, aslına bakarsanız çoktan tüketim günü olup çıkmıştır. Mağazalar alışveriş merkezleri günün en çok kazananıdır, kazananlar ne anneler ne de babalardır. Anneler ve babalar için zaten en güzel armağan anne veya baba olmaktır, çocuklarının yanında olmasıdır. Hediye bekleyen veya isteyen anne-baba nerdeyse yoktur. Ya tüketim değil de üretim günü olsaydı. Kapital tüketme değil de, güzel duygular üretme günü olsaydı? Mayıs ayının ikinci Pazar’ı veya başka bir ayın başka bir günü, “anneler günü” değil de “annelik günü” olsaydı? Anneliğe özgü duygular o gün yoğun olarak kutsansaydı. “Annelik günü”nde şefkat, bağışlayıcılık ve merhamet duygularını tüm dünyanın andığını ve bu duygulara uygun davrandığını düşünebiliyor musunuz, ne harika olurdu. Örneğin herhangi biri sabah uyanıyor, bugün annelik günü öyleyse daha şefkatli, merhametli ve bağışlayıcı olmalıyım diyor. Bu kişiler siyasi yöneticiler olsa, tüm dünya savaşları bitmez miydi, sorarım size? Halkına zulüm yapan diktatörler insafa gelir, petrol diye dünyayı kana boyayanlar vazgeçerdi. Annelik günü kutlayanlar sıradan vatandaş da olabilir; en azından o gün trafik magandalığı diye bir kavramı unuturduk, sokak kedileri ve köpeklerinin karnı doyar ve eziyetten kurtulurlardı, sevgilisi ile buluştu diye genç kızlar öldürülmezdi. 
 

Ya babalık günü kutlansaydı, ne kadar güzel bir hayal, düşünürken bile mutlu oldum. Koruyuculuk, sahip çıkma ve destek olma gibi babalıkla özdeşleşen duyguları tüm dünya insanlarının paylaştığını düşünün. Açlıktan bebekler ölmez, güçsüzleşti diye yaşlılara küstahlık yapılmaz ve hayatın daha başındaki gençlere iyi eğitim ve iş olanakları sağlanırdı.
 

Hayal bu ya, işi genişletelim. Annelik ve babalık günlerinin sayısı giderek artsa ve her gün kutlanır hale gelse, işte dünyanın kurtuluşu. O zaman ne olacak bu ülkenin hali, ne olacak bu dünyanın sonu diye endişelenmeye de gerek kalmazdı. Bu kadar da hayalcilik olmaz, ne yani katillere merhamet mi gösterelim, zalimlere şefkatle mi davranalım ve her türlü haltı yiyen suçluları affedelim mi diyenleri duyuyorum. Herkeste koruyuculuk, sahip çıkma ve destek olma duygusu olursa kötüler de bundan faydalanmaz mı diye düşünenler de olacaktır.
 

Bir de şöyle düşünelim; Merhamet, şefkat, bağışlayıcılık duyguları büyütülen ve korunan, sahip çıkılan, destek olunan bir ortamda yetişen bir çocuk veya gencin zalim, katil, diktatör olma olasılıkları nedir? Bilimsel verilere baktığımızda, tarihteki veya günümüzdeki örnekler bakıldığında zalimlerin, diktatörlerin nerdeyse daima çocukluğunda ve gençliğinde dışlanan, aşağılanan kişiler olduğunu görürüz. Tecavüz suçlularının büyük kısmının kendisinin daha önce tecavüze uğradığını,  şiddet uygulayanların hemen hepsinin çocukluğunda ailesinden veya çevresinden şiddet gördüğünü bilimsel veriler söylemektedir. Yani insanoğlu bir kısırdöngü içinde debelenmektedir. Nefret suçları yeni nefret suçluları oluşturmakta, mağdurlar yeni mağdurlar yaratmakta, dünya kötü duyguların egemen olduğu bir düzende var olmaya devam etmektedir. Bu daha ne kadar devam eder, orası şüpheli. Doğal kaynaklar; yetersizlik duyguları ile büyüyen erklerin sınırsız iktidar amaçları için tahrip edilmekte, merhamet duygusundan yoksunlar HES dediğinde sadece suyu boruya sokmak değil de o suya bağımlı yaşayan tüm canlıların yaşamını söndürdüğünü görmemezlikten gelmekteler. Şefkatten yoksunlar basit bir protesto sözcüğü sarf etti diye gençleri yerlerde sürükleyip hapse atabilmekte hatta bok yedirebilmekte. Hapisten çıkan o gencin neler yapabileceğini birazcık aklı olan herkes anlayabilir. Bağışlamak nedir bilmeyenler yüz yıl öncenin günahını bile,  sırf aynı topraklarda yaşıyor diye veya aynı ırktan diye hiç ilgisiz kişilerden sorabilmekte, üstelik günahı günahla yıkamakta, ölülerin hıncını yeni ölülerle almaktalar. Taşıdıkları hınç, kartopu gibi büyüyerek hem onları hem de diğerlerini çığ altında bırakmakta. Korumak nedir bilmeyenler, ne olacak altı üstü bir taş parçası deyip insanlık tarihinin anıtlarını, sulara gömmekte bir sakınca görmemekte, Sahip çıkma dendiğinde yalnızca kendi ailesine veya etrafındakilere sahip çıkanlar ise insanlık için yüzkarası olduklarının hiç mi hiç ayırtında değiller.  Güçlü iken; güçsüzleri, yoksulları, çocukları, yaşlıları ve hayvanları korumayan veya çıkarları için yalnızca kullananlar kendileri de güçsüzleşirler oysa bir müddet sonra.
 

Dünyaya ve Türkiye’ ye bir bakıyorum; cennet bu işte diyorum. Aslında Tanrı bize cenneti vermiş. Fakat ne kadar uğraşıyoruz cehennem haline getirmek için dünyayı.  Dünyanın ve insanların biraz daha merhamet, şefkat, bağışlayıcılık ve koruyuculuk duygularına ihtiyacı var.  Bir anne olarak hayal ediyorum ve diyorum ki “anneler günü” sizin olsun bana “annelik günü” gerek, insanlar bir gün için bile olsun şefkat, merhamet ve bağışlayıcılıkla dolsunlar yeter.
 

Sema Akman
8 Mayıs 2011

Yazıya Yapılan Yorumlar
Sizde Bu Yazıya Yorum Yapabilirsiniz
Ad Soyad :
E-mail :
Mesajınız :