İYİ BEYAZ, KÖTÜ BEYAZ, SKLERA VE TIRNAK

Malum, “cilalı imaj devri”nde yaşıyoruz. Değeriniz ne olursa olsun, imajınız kadar varsınız. Beyaz bu devrin en belirgin simgelerinden. “Masum, saf, güzel ve temiz” imajı ile sinsice yaşamımıza girerken fiyakasını, kibrini, alınganlığını ve zararlarını fark etmiyoruz bile beyazın.
 

Gökyüzünü güzelleştiren bembeyaz bulutlar, en helal kabul ettiğimiz anamızın ak sütü, bizi coşturan gür şelalelerin beyaz yansıması, denizi enfes yapan dalgaların beyaz köpükleri, bir kediyi daha sevimli kılan beyaz patileri değil midir. Doğa renkleri dağıtırken beyaza torpil yapmıştır, insanlara güzel hisler yaşatan doğal öğeler çoğu kez beyazdır. Haşhaş tarlasında baharda çiçekler açtığında beyaz boyanır tüm tarla, öylesine güzeldir ki nefesinizi tutarsınız. 
 

Peki yaşadığımız cilalı imaj devrinde insanoğlu ne yapmıştır. O haşhaş tarlasındaki beyaz çiçekleri seyretmekle kalmış mı veya kapsülün içinden çıkan kahverengi tohumla börek yapmakla yetinmiş mi, ne gezer, büyüyen haşhaşın dışını kazıyıp, kimyasal işlemlerden geçirip, kristalize edip saflaştırıp, yeni bir beyaz, beyaz bir toz elde etmiştir ve adını eroin koymuştur. Çağımızın baş belalarından birisi olan eroin beyazdır. Neden beyaz? Çünkü bazı insanlar beyazın “masum, saf, güzel ve temiz” imajından faydalanarak, eroini beyaz renkte sunarak insanları zehirleyerek para kazanmak istemektedirler. Yalnızca eroin değildir, ”beyaz”laştırılarak imajını güzelleştirip zararı örtülmeye çalışılan. Meşhur üç beyazımız da sonradan beyazlaştırılır. Şeker, un ve tuzun tüketime sunulan hali, yine beyazın imajından faydalanmak üzere beyazlaştırılmıştır. Ancak günümüzde çok iyi biliyoruz ki sonradan aklaştırma bu üç maddenin zararını daha da arttırmaktadır. Sağlık için beyaz un yerine esmer undan yapılma ürünler tüketmek daha doğrudur. Bu beyazlaştırılmış ürünlerin bir başka ortak özelliği alışkanlık yapmalarıdır. Örneğin şeker, ne kadar zararı anlatılsa da duymazlıktan geliriz. Çünkü yedikçe yiyesi gelir insanın. Tıpkı sigara gibi, zararını bilsek de sigara içildiğinde beyinde kimyasallar harekete geçip geçici mutluluk duygusu verir, bu duygu ile gözümüz görmez ve kulağımız duymaz olur sigarının zararlarını. Evet, sigara da beyaz kağıtla sarılır. Yaşasın beyazın baştan çıkarıcılığı diye mutlu oluyordur sanırım sigara üretenler veya eroin pazarlayanlar. Beyaz örtüyor zararlarını bu maddelerin.
 

İnsanların bu sonradan aklaştırma merakı bir türlü bitmek bilmez. Örneğin gelinlik. Günümüzde özellikle gelişmiş ülkelerde yaygın bir şekilde gelinler beyaz giyinir. Malum gelin “masum, saf, güzel ve temiz” olmalıdır. Damatların öyle bir derdi olmasa gerek ki beyaz giymezler. Eski yıllarda gelinlerimiz kırmızı giyerken, “cilalı imaj devri” geleneklerine uyarlanarak artık beyaz giymektedir, renkli giyinen birkaç aykırı gelini saymaz isek tabi.
 

Garsonlarımız da beyaz giymekteler çoğu kez. Ne kadar beyaz ise kıyafetleri,  o kadar temiz olduğunu düşünüyoruz o garsonun. Biraz önce kıçını kaşıyıp elini yıkamadan ekmeğimizi dilimlemesi veya burnunu karıştırıp çorbamıza parmağını daldırabilme olasılıkları o anda pek aklımıza gelmez. Kıyafetler beyaz ya, imaj hazretleri der ki, süper temiz demek ki bu garson. Ama garson beyaz giymez ise başlarız bir kusur aramaya. Deterjan, asbest ve beyaz ekran kanserojen beyazlardan yalnızca birkaçıdır. Beyaz kıyafetli garsonumuzun getirdiği beyaz porselen çok hoşumuza gider, ama beyaz deterjan artığı iyi durulanmış mı pek dikkat etmeyiz. Yani velhasıl, çağımız beyazın imaj çağı, beyaz da bunun hakkını vermekte.
 

Beyaz eşya grubu ile beyazın fonksiyonellik ve Beyaz Saray ile güç algısı, beyazın imajını daha da parlatır. Aslında çamaşır ve bulaşık makinesi gibi beyaz eşyaların ile tüm kirlileri akladığını, Beyaz Saray’ın sakinlerinin bir çok yeri kana boyadığını bilmemiz bu algımızı değiştirmez.
 

Bana sorarsanız, beyaz renk aslında kibirlidir biraz. Beyaz giydiğinizde ağız dolusu gülemezsiniz, olur ya ağzınızdaki yemek artığı gider giydiğiniz beyaza yapışır ve lekesi kalır. Çok alıngandır sonra beyaz, beyaz giydiğinizde insanlık hali bu ya kendinizi tutamaz aşağıdan gaz çıkarırsanız vay sen misin gaz çıkaran deyip hemen akıttığımız bir damlacık sarı sıvıyı açığa vurur, o gün boyunca beyaz üstü sarımsı görünümü ile sizi rahatsız eder durur, ta ki eve gidip o beyazdan kurtuluncaya dek. Ama hakkını yemeyelim renklerin en fiyakalısı beyazdır. Örneğin, bizim yani doktorların beyaz önlüğü. Siz bakmayın “kutsal meslek” imajına, birçoğumuz beyazın fiyakasına kapılıp doktor olmuşuzdur ve beyazın fiyakası ile fiyaka atmaya devam etmekteyiz. Beyazın fiyakası ile fiyaka atmak yanlıştır oysa en azından çocuklara bu fiyaka sökmez. Çünkü hemen her çocuk o beyaz önlüğü gördüğünde çığlığı basar, biraz büyük olanlar ise küfrü basar. Kimisi açık açık küfür eder, kimisi “facebook” üzerinden küfür ederken kimisi ise ancak en yakınları ile sır paylaşarak gizli gizli küfür eder. Beyaz önlük bir simgedir aslında birçoğumuz da doktorluğumuzu simgelediği için alışkanlıktan beyaz giymeye devam ederiz, fiyaka atmak için değil. Hastanelerde de bir çok şey beyazdır. Örneğin enjeksiyon şeklinde uygulanan tüm antibiyotikler beyazdır. Ama hepimiz biliyoruz ki, bu beyaz madde uygun dozda verilmez ise doz aşımı olursa zehirleyicidir. Bu beyaz maddeden uzun süre devam edilirse bir ishal başlar sormayın gitsin ne kadar pislik varsa çıkar ortaya. Biz öğrencilerimize çok sıkı tembih ederiz bu beyazın aman dozunu yüksek vermeyin aman çok uzun süre vermeyin diye.
 

Yani kıssadan hisse her beyaz masum değil, her beyaz güzel değil, her beyaz saf veya temiz değil. Bazıları neden bu kadar beyaza taktığımı merak edebilir. Soyadım nedeniyle tabi ki, soyadım “Akman” anlamı ak insan demek. Soyadımı seviyorum. Fakat ben, “doğal ak”ların ne kadar masum saf, güzel ve temiz olduğunu “yapay ak”ların yani insanların aklaştırdıkları maddelerin ise o kadar kibirli, alıngan, hatta zararlı olduğunu gözlemlediğimden bu yana soyadımı telaffuz ettiğimde “Tanrım beni ne olur “doğal ak”lardan kıl, doğallıktan ayırma” diyorum. Ama iş o kadar basit değil. Doğal akların da hepsi bir değil ki. Sonra dönüp aynada gözlerime bakıyorum skleralarımı görüyorum, bembeyaz. Alçakgönüllüce gözümün en kıymetli bölümünü korumakta kendisi. Sonra da elime bakıyorum tırnaklarımı görüyorum, onlar da beyaz ama uzadığında kesmek zorundayım, uzunu işe yaramıyor, canımı acıtıyor, elimi kullanmayı zorlaştırıyor ve milyarlarca mikrop barındırıyor. Beyazlar konusunda kafam her karıştığında bir skleralarıma bir tırnaklarıma bakıyorum gerçeği bir kez daha görüyorum. Beyaz olacaksan, sklera ol diyorum,  tıpkı sklera gibi alçakgönüllüce işini yap, şeffaf ol, berrak ol,  afra tafra yapma, başa kakma, böbürlenme, sesini çok yükseltme, göz önünde olsan da göze batma, zarar verme, koruyucu ol, haksızlıkları da, iyilikleri de gör. Yalnızca görmek istediklerini değil gerçekten görünenleri gör, yani iyi bir sklera ol diyorum kendime. Sonra diyorum ki; sakın uzamış tırnak gibi olma, içinde mikrop barındırma, can yakma ve ona buna batıp batıp kendini bir halt sanma.
 

 Dr Sema Akman

 

Nisan 2011, Antalya

Yazıya Yapılan Yorumlar
şükür
merhaba Sema hanım.beyaz hakkındaki yazınızı çok beğendim.bende sizin söylediklerinize katılıyorum.sizin beyaz önlüğünüz mesleğinizin bir simgesi.yalnız benim için bir resmi kıyafet gibi geliyor.bunu giyen bazı doktorlar sanki kral oluyorlar.sert bakışları insanı korkutuyor.kadın doğum doktorum erkek ve beyaz önlük genelde giymez.ben şikayetlerimi rahatça konuşabiliyorum.birgün poliklinikte bayan, beyaz önlüklü doktor vardı derdimi anlatamadım neredeyse gözlerim doldu sesim titredi dokunsalar ağlicam...sizin üstünüzde olması güzel fakat bu beyaz önlük neden hastanelerde hasta bakıcılar veya bazı temizlik görevlilerinin üstünde olupta sanki oranın doktoruymuş gibi gelen hastalara kapı girişlerinde neyin var diye sorup gönlü saf yurdumun insanını korkuturlar hala anlamış değilim.saf vatandaşta derdini anlatır şikayetlerini söyler sonra meslek hırsızı olan vatandaş iyi doktor içerde sıran gelince girersin demesi yokmu beni sinir ediyor. ben bir doktorun üzerinde beyaz önlük gördüğümde ağrıyan bir yerim varsada geçer.doktor sorar neren ağrıyor ben cevap veremem çünkü ağrı gitmiştir.ama yanından ayrılayım veya hastaneden çıkayım ağrılar tekrar başlıyor.bu da benim beyaz fobim herhalde.:)sizlere iyi çalışmalar dilerim.
Sizde Bu Yazıya Yorum Yapabilirsiniz
Ad Soyad :
E-mail :
Mesajınız :